Pazarlama denince akla..

Pazarlama denince aklıma ilk gelen şeylerden birisi oteller... Ne gibi mesela? Her yaz Antalya'ya giden ve yakından gözlem yapan birisi olarak kesinlikle söyleyebilirim ki Dünya'nın sayılı lüks otelleri var Antalya'da. Zaten Dünya'nın dört bi tarafından turistlerin akın etmesi de bunun kanıtı. Sırf Antalya değil tabiki güzem yurdumun birçok şehrinde güzel oteller mevcut.Ee bizim kadar tatil cenneti, kültürel zenginlik sahibi, üstüne elin yabancısına bu kadar ucuza tatil imkanı sağlayan başka bi ülke var mıdır? bu da tartışma konusu. Neyse asıl konumuza dönecek olursak genellikle bu söylediğim oteller yaz-kış zaten hep dolu. Projeleri için bir araya gelen insanlar,ünlüler,parasını cebine koyup tatil yapmaya gelen turistler hepsi mevcut. Peki müşteri çekmekte zorluk çeken oteller bulunmuyor mu ya da bu oteller hep mi kapasitelerini dolduruyorlar? -Tabiki de hayır. Bu noktada devreye pazarlama stratejileri yani kurnazlıkları giriyor. Bunlara örnek verecek olursam, kış döneminde müşteri çekmek genellikle zordur,ölü mevsimdir çünkü. Kışın fazla turist bulunmadığı için yurdum insanına cazip tatil seçenekleri sunarak onları cezbetmek ve onları otellere çekmek pazarlama stratejisinin ilk adımıdır. Peki bu nasıl oluyor? Şöyle oluyor: bir kişinin ailesiyle birlikte 1 hafta boyunca evde kalıp yaptığı masrafla harcadığı emekle, otelde 1 hafta kalıp harcadığı para nerdeyse eşit olacak kadar cazip seçenekler sunuluyor karşımıza. Ve bu 1 hafta boyunca günlük hayattan,hayatın stresinden uzaklaşıp rahatlamamız da cabası. Buraya kadar herşey iyi hoş, derken çat kapı havalar ısınıyor ve yaz geliyor. Turistler akın akın gelmeye başlıyor ve güzide otellerimiz kendi milletinden insana nerdeyse sırt çeviriyor. Önem sırasında yabancılar önümüze geçiyorlar yani. Yazın biz kendi ülkemizde herhangi bir otelde bir turistin ödediği miktarın neredeyse 2 katına kalıp tatilimizi yapabiliyoruz. Eee hayat işte oturmuş bir düzen sürüp gidiyor bunu kim değiştirebilir ki? Pazarlama sağolsun. :)

0 yorum: